asıl
| |||||
asıl Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı: "Bir belgenin aslı."- . Kök, köken, kaynak: "Yazının aslı resimdir."- . Gerçeklik: "Bu haberin aslı yok."- . Soy, nesep: "İnsan, dedi, aslını unutmamalıdır."- S. F. Abasıyanık. sıfat Gerçek, esas: "Ama benim asıl niyetim eski sevgilisinin adını öğrenmek."- A. Ümit. sıfat Bir şeyin temelini oluşturan, ana. sıfat Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan: "Asıl sanat budur."- . sıfat Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı: "Asıl jüri üyesi toplantıya gelmediğinden yedek üye çağrıldı."- . zarf (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak: "Bana umut vermeye çalışıyor ama asıl onun teskin edilmeye ihtiyacı var."- A. Ümit. "asıl" nasıl hecelerine ayrılır a-sıl İlgili Kelimelerartçı depremasık asılabilme asılabilmek asılanış asılanma asılı ASILIŞ ASILMA asılsızlık askılık aslında asli asli nüsha asma başmekan cins cibilliyet çerez çin lahanası çoğaltım hedef gütmek kaçak güreşmek karakul kelergiller konuk sanatçı maslup mevzuya girmek muallak orgeneral parmağını yaranın üzerine basmak süspansiyon tema temel sayılar temelsiz tutmak | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |