TÜRKÇE SÖZLÜK - AĞıR

ağır TÜRKÇE SÖZLÜK - AĞıR - ağır

ağır
SÖZLÜK ANLAMI

Tartıda çok çeken, hafif karşıtı:
"Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır."- .

Çapı, boyutları büyük:
"Ağır top. Ağır tank."- .

Yavaş:
"Adam ağır adımlarla gelip masanın başına geçiyor."- E. M. Karakurt.

Yoğun:
"Evin sofasına girer girmez kendisini ağır bir duman karşıladı."- A. Sayar.

Fiziksel sebeplerden dolayı güç işiten (kulak).

mecaz Değeri çok olan, gösterişli:
"Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi."- M. C. Kuntay.

mecaz Çetin, güç:
"Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu."- F. F. Tülbentçi.

mecaz Tehlikeli, korkulu, vahim.

mecaz Sıkıntı veren, bunaltıcı.

mecaz Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı:
"Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum."- N. Ataç.

mecaz Ağırbaşlı, ciddi:
"Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı. Fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı."- H. E. Adıvar.

mecaz Keskin, boğucu (koku):
"Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır."- F. R. Atay.

Kısık, alçak:
"Ağaya pek duyurmak istemeyen ağır bir sesle kulağıma eğildi."- O. C. Kaygılı.

mecaz Davranışları yavaş olan.

mecaz Sindirimi güç (yiyecek):
"Ağır bir yemek."- .

isim, spor Ağır sıklet:
"Yıllarca ağırda güreşti."- .

zarf Yavaş bir biçimde:
"Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu."- E. İ. Benice.

"ağır" nasıl hecelerine ayrılır
a-ğır

9,765625E-02