doldurmak
| |||||
doldurmak Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek: "Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu."- A. Ağaoğlu. Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek. (nsz) Ateşli silahların içine mermi sürmek: "İki tabanca getirdiler, takır takır doldurdular."- F. R. Atay. (nsz) Bildirge, çizelge, fiş vb. basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamak: "Osmanlı tabiiyetini haiz Müslim diye, yol tezkeresi doldururlardı."- Ö. Seyfettin. Yaşını, yılını bitirmek: "Yirmi yaşını dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı."- O. V. Kanık. Ses, koku yayılıp kaplamak: "Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu."- S. F. Abasıyanık. Belirli bir süreyi kaplamak, almak: "Balıkçılara yardım etmek bütün zamanını doldurmayınca kentin içerilerine, gecekondu mahallelerine gitti."- A. Kutlu. (-le), mecaz Canlılık kazandırmak: "Evi sade sesiyle değil, vücudu ile de doldurdu."- H. Taner. mecaz Birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmek: "Ah, biliyorum, biliyorum seni o gece doldurdular."- Y. K. Karaosmanoğlu. "doldurmak" nasıl hecelerine ayrılır dol-dur-mak İlgili Kelimelerdoldurabilmekdoldurma dolgu yapmak imla etmek kaplamak | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |