kaynamak
| |||||
kaynamak Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak: "Su, 100 °C'de kaynar."- . Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak: "Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu."- T. Buğra. Yerden çıkmak: "Paşaoluk yaylasının her bucağından bir pınar kaynar."- F. R. Atay. Kırık, çatlak kemik veya metal parçalar eski durumunu almak, birbirine yapışmak. Yara kapanmak, iyileşmek. Mayalı bir şey kabarıp köpürmek: "Şıra kaynamış."- . Mide ekşimek. Çalkantı durumunda olmak, dalgalanmak: "Deniz kaynıyor."- . Çok miktarda bulunmak: "Burada karıncalar kaynıyor."- . Gizli bir iş çevirmek, için için hazırlanmak: "Burada bir iş kaynıyor."- . Gerektiği gibi yapılamamak: "Lafa daldık, ders kaynadı."- . Artmak, çoğalmak, yoğunlaşmak: "Gittikçe kaynayıp kabaran bir hiddet, taşmak raddesine gelmiş kelimelerle dudaklarına kadar çıkıp titriyordu."- H. Z. Uşaklıgil. Coşmak, heyecanlanmak. mecaz Bir yerde huzursuzluk, tedirginlik olmak. argo Arada kaybolmak: "Değerli bir çalışma kaynadı gibi geliyor bana."- S. İleri. "kaynamak" nasıl hecelerine ayrılır kay-na-mak İlgili Kelimelerkaynamakaynar galeyan etmek | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |