sürüklemek
| |||||
sürüklemek Bir şeyi yerden kaldırmadan iterek veya çekerek götürmek: "Prenses koluma girdi, sürüklercesine büfeye götürdü."- A. Gündüz. Akarsu alıp götürmek: "Sakarya nehri kırılmış söğüt dallarını, saman çöplerini sürüklüyordu."- A. İlhan. mecaz İstekli olmayan birini bir yere götürmek, getirmek: "Seni bırakmam vallahi diyor ve bazen gittiği yerlere bile onu sürükleyip götürmek istiyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu. (-i, -e), mecaz Bir kimseyi, bir işi yapmaya zorlamak: "Hepimizi bu dipsiz denizin enginlerinde mahvolmaya sürükledin, dediler."- A. Kabaklı. (-i, -e), mecaz Kötü bir duruma, sona doğru götürmek: "Kız kardeşini kötü yola sürükledi diye babası reddetmişti."- S. F. Abasıyanık. (-i, -e), mecaz İlgi uyandırarak bırakamayacak duruma getirmek, çok ilgilendirmek: "... benim çağdaşlarımdan kim bilir kaç bin genci bahtiyar rüyalara sürüklemiştir."- Y. Z. Ortaç. "sürüklemek" nasıl hecelerine ayrılır sü-rük-le-mek İlgili Kelimeleritmeksevk etmek sürükleme | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |