sıkıştırmak
| |||||
sıkıştırmak Bir şeyi dar bir yere zorla sığdırmak, tıkmak: "Bilet kutusunu koltuğunun altına sıkıştırmış, elleri ceplerinde bir otobüs biletçisi geçti."- N. Cumalı. Bir nesneyi sıkıca duracak biçimde bir yere koymak, yerleştirmek veya orada tutmak. Gevşek veya seyrek olan şeyleri birbirine yaklaştırarak sıkı duruma getirmek: "İstanbul tren yahut vapurunda hele bir kimseyi biraz sıkıştırın, hemen çarpılır, çay semaveri gibi oturduğu yerde fıkır fıkır kaynamaya başlar."- R. N. Güntekin. Bir şeyin sıkışmasına, kısılmasına, ezilmesine sebep olmak: "Parmağını pencereye sıkıştırmak."- . Ansızın, gizlice ve karşısındakinin isteyip istemediğine bakmadan bir şeyi vermek, tutuşturmak: "Eline dolu bir kadeh sıkıştırdılar."- R. H. Karay. Kaçmayacak biçimde çembere almak, kıstırmak: "Anlattığına göre Niğde yakınlarındaki köylerden birinde imiş, sıkıştırmışlar. Jandarmalarla vuruşmuş."- M. Ş. Esendal. mecaz Zorlamak: "Kocakarı odadan çıktıkça ben Nuri'yi sıkıştırıyorum."- H. R. Gürpınar. argo Sarkıntılık etmek. "sıkıştırmak" nasıl hecelerine ayrılır sı-kış-tır-mak İlgili Kelimelerkısmaksıkılamak sıkıştırma tazyik etmek | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |