beslemek
| |||||
beslemek Yiyecek ve içeceğini sağlamak: "Okulun artıklarıyla otuz kişiden fazla insan besliyorduk."- H. E. Adıvar. Yedirmek: "Pembe ekmekler kızartacak, üstlerine tereyağı, reçel, havyar sürecek, onu eliyle besleyecekti."- H. E. Adıvar. Semirtmek. Eklemek, katmak, çoğaltmak: "Ateş zayıfladıkça besliyor, ateşe gömdükleri mısırlar piştikçe misafirin eline tutuşturuyorlardı."- N. Cumalı. Bir şeyi korumak veya sağlamca durmasını sağlamak için çevresini veya altını desteklemek, doldurmak, pekiştirmek: "Bacaklarımızın altını iki sabun çuvalı ve atların yem torbalarıyla besleyerek sırtüstü yattık."- R. N. Güntekin. Yetiştirmek: "Herkes kanarya, kedi, köpek beslemez ya!"- H. Taner. mecaz Bir duyguyu gönülde yaşatmak: "Uzun müddetten beri şiddetle beslediği bir histi."- Y. K. Beyatlı. mecaz Maddi yardım yapmak, desteklemek. "beslemek" nasıl hecelerine ayrılır bes-le-mek İlgili Kelimelerbakmakbesleme emzik tavlandırmak Yedirip içirmek | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |