dayanmak
| |||||
dayanmak Bir yere yaslanmak, kendini dayamak: "Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor."- M. Ş. Esendal. Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak. mecaz Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek: "Bu gemi fırtınaya iyi dayanır."- . mecaz Varmak, ulaşmak: "Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor."- Y. Z. Ortaç. mecaz Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmak: "İki genç, kırarcasına küreklere dayandılar."- Halikarnas Balıkçısı. mecaz Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmak: "Bu proje sonunda bize dayanacak."- . mecaz Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek: "Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?"- F. R. Atay. (nsz), mecaz Uzun süre kullanılmaya uygun olmak: "Bu kumaş çok dayandı."- . (nsz), mecaz Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek: "Merkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler."- N. Cumalı. (nsz) Yetişmek, yeter olmak. (nsz), mecaz Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek: "Kazılmış mezarın önüne geldiklerinde daha fazla dayanamayıp oracığa çöktü."- İ. O. Anar. "dayanmak" nasıl hecelerine ayrılır da-yan-mak İlgili Kelimelerbelini vermekdal vermek DAYANMA gelmek gitmek götürmek istinat etmek kendini tutmak tahammül etmek takat getirmek yaslanmak | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |