takmak
| |||||
takmak Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek: "Gözlüğünü takıp masaya eğildi."- R. H. Karay. (-e, nsz) Düğün vb. törenlerde takı armağan etmek: "Geline pırlanta yüzük takmışlar."- . (-i, -e) Ad, lakap koymak: "Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor."- H. Taner. (nsz) Kuşanmak: "Kılıç takmak."- . Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek: "Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar."- Y. Z. Ortaç. (-e), mecaz Biriyle olumsuz olarak uğraşmak. argo Borç bırakmak: "Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi. Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu."- P. Safa. argo Önemsemek, önem vermek, tınmak: "Dün koskoca bir mebus kızıyken, bir zamanların şalvarlı Nuriye'sini takar mıyım?"- A. Ağaoğlu. (-den, -de), argo Sınavını başaramamak. "takmak" nasıl hecelerine ayrılır tak-mak İlgili Kelimelertakmavurmak | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |