oturmak
| |||||
oturmak Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek: "Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu."- S. F. Abasıyanık. (nsz) Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak: "Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız."- T. Dursun K. (-i) Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak: "Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti."- T. Buğra. (-de) Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek: "Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar."- B. Felek. (nsz) Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak: "Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı?"- . (nsz) Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek: "Temelin bu tarafı on santim oturmuş."- . (-le) Biriyle beraber yaşamak: "O günden beri, enişte beyle oturuyorum."- S. M. Alus. Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak: "Bu saat, kendimi bildim bileli sofraya oturma saatimizdir."- Y. Z. Ortaç. Yer almak, geçmek: "Valilik makamına oturdu."- . (nsz) Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek: "Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu."- . Belli bir yörüngede dönmeye başlamak: "Uydu yörüngeye oturdu."- . Sıvı tortuları dibe çökmek, dipte toplanmak. (nsz) Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak: "Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı."- M. Ş. Esendal. halk ağzında Mal olmak: "Bu bize pahalıya oturdu."- . "oturmak" nasıl hecelerine ayrılır o-tur-mak İlgili Kelimelerapışmakçökmek göçmek kalmak oturma seki yaşamak | |||||
Bilgi yarışması | Oyun | Firma bilgisi | Hastalık sitesi | Link sitesi | Rüya tabirleri Ücretsiz program | Şifalı bitkiler | Tıp sözlüğü | Türkçe sözlük | Yemek tarifleri | | |||||
Kullanıcıların yorum ekleyebildikleri, kelime arayabildikleri geniş kapsamlı, |